Sempozyum “Hukuk Devletinde Ombudsman’ın Rolü” – Nevşehir (2004) – Ahi Galip Demir
OMBUDSMANIN TARİHSEL GELİŞİMİ VE HUKUK DEVLETİNDEKİ YERİ
Düzenlenen bu seminere katkı sağlamak amacıyla Ombudsmanın tarihsel geçmışı konusunda bilimsel kaynaklara dayanan bir çalışmayı sunmak istiyorum. Bilindiği üzere, Ombudsmanlık İsveç ‘ te yaklaşık üç yüzyıl önce ( 1713 ) kurulmuştur. Başlangıçta fazla ilgi çekmeyen kurumun çalışmaları çok sonra komşu ülkelerin de dikkatini çekmeye başlamıştır. Fakat dünyada yaygın hale gelmesi için uzun yıllar beklenilmiştir.
İsveç’te kuruluşu çok gerilere giden bu kurumun öteki ilerlemiş Avrupa ülkelerinde de uygulanıyor olması, demokratik hukuk devletinde insan haklarını en üst düzeyde koruyan bir aygıt olarak kabul edil mes i, bu konunun tarihi önemini ortaya çıkarmaktadır. Bu nedenle Ombudsmanın ne zaman, nerede, nasıl başladığı ve ne tür ihtiyaçlardan doğduğu merak konusudur.
Gerçekte Ombudsmanlık kurumu başlangıçından beri bir çok evreden geçerek, pek çok değişikliğe uğramıştır. Ama temel ilkelerini koruyarak günümüze kadar ulaşmıştır. Önemi gittikçe artan bu kurumun kökeninin bilinmesi birçok bakımdan araştırmacıların ilgisini çekmektedir.
Ombudsmanın kötü yönetimden kaynaklanan şikayetlerin arttığı bir dönem de İsveç’ te kurulduğu bilinmektedir.Ancak kurumun nerede doğduğu konusu Türkiye’ yi de yakından ilgilendirmektedir. Bu çalışmamızda Ombudsmanlığın tarihsel konumuna daha çok yer ayrılmıştır. En önemlisi konuyla ilgili güvenilir malzemeler elimizin altında bulunmasıdır.
İsveç Kralı XII. Kari 1709 yılında Rusya ile Poltova’ da yaptığı savaşta yenildikten sonra Türkiye’ye gelmiş, yaklaşık altı yıl Türkiye’de yaşamıştır. Türkiye’de kaldığı sürede, iki yılını Bender şehrinde, üç buçuk yılını da Edirne eyaletinde geçirmiştir. Edi rne ‘ de kaldığı sırada bölgenin Dimetoka, Serez, Debre, Üsküp, Filibe gibi Ahilik Teşkilatının yaygın olduğu şehirlerini dolaş mış , yakınlarına yazdığı mektuplarda, kendisine misafir değil sanki ülkesindeymiş gibi davranıldığını anlatmıştır. Tarihi kayıtlardan da anlaşıldığı gibi Kral Osmanlı Devleti’nin idari yapısını, halkla devlet arasındaki ilişkilerini bizzat halkın içine girerek onlarla sohbet ederek öğrenmiştir. Kralın, bazı konularda hem kendisi hem de beraberindeki danışmanlarına Osmanlı Devleti ‘nin eyaletlerinde araştırmalar yaptırması ilgimizi çekmiştir. Yalnız yaşadığı bölgeyle ilgili değil Osmanlının sınırları içinde yer alan tüm eyaletlerde yönetim ile halkın ilişkileri konusunda bilgiler toplamıştır.
Öte yandan kralın dolaştığı şehirleri daha önce gören ve inceleyen ünlü gezgin Evliya Çelebi (161 1-1682) de yazılarında bu bölgede misafir edilen önemli kişi ]erden bahsetmektedir. Ona göre devletin icraatını kontrol eden mekanizmaların etkin olduğu dönemlerde Türkiye’ye gelen seyyahlar, elçilik görevlileri, zorunlu olarak Türkiye ‘ ye sığınan üst düzeydeki yöneticiler, burada kaldıkları sürede halkın arasına girerek, devletle halk arasındaki dayanışmayı görmüşlerdir. Ülkelerine döndüklerinde de gözlemlerini yazıya dökmüş le r, Devlet adamları ise Türkiye deki yönetim düzeninden etkile nerek , örnek almışlardır.
Ayrıca dönemi anlatan diğer Osmanlı ve İsveç tarihi kaynakları XII. Kari’ ın bu bölgede kaldığı süre içinde av merakı gibi alışkanlıkları dahil, bölgenin sosyal yapısı, ekonomik durumu hakkında geniş bilgiler vermektedir. Bu bilgiler birleştirildiğinde Kralın Osmanlı Devletinin İdari yapısından etkilendiği anlaşılmaktadır. Özellikle merkezin taşra teşkilatı memurlarının haksız tutumlarından dolayı halkın şikayetlerinin görüşüldüğü ve çözüme kavuştuğu “Memleket Toplantılarından” esinlendiği ortadadır. Kral’ın Dimetoka’da yaşantısını sürdürürken İsveç’te kötü yönetimden doğan şikayetlerin arttığı yönünde aldığı istihbarattan sonra bir buyrultu göndererek Ombudsman kurumunun ilk adımı atılmıştır. Bu bildirinin kapağında görülen belgeden de anlaşılacağı üzere Ombudsman 26 Ekim 1713 yılında Türkiye’de Demirtaş Paşa konağından gönderilen bu emirname ile göreve başlamıştır.
XII Karl’ın Osmanlının kurumlarından yararlanarak Ombudsmanlığı kurduğu bilinse de; araştırmacılar Osmanlıdaki muhtesib, kadı, kadıasker, şeyhülislam, ahilik(kethüda) gibi kurumların hangisinden yararlandığı konusunda birleşememektedirler. Viktor Pickl yapılan araştırmaların yeterli bulmadığını şöyle ifade etmektedir: “Modern Ombudsmanlığın kökenlerini tespit etmek için çok geniş inceleme ve araştırmalar yapılması gerekmektedir.” Ne var ki Osmanlı kaynaklarında bu konuya açıklık getiren bilgiler vardır fakat yeterince incelenemediğinden Osmanlıda işlevi farklı olan birçok kurum örnek gösterilmektedir.
Bu sorunu açıklığa kavuşturmak için yaptığımız araştırmalarda Ombudsmanlığa benzetilen tüm kurumlar yetki, görev ve sorum luluk l a rı derinlemesine inceleyerek İsveç Kral’ ının etkilenebileceği kurumun doğru bir tespitinin yapılmasına özen gösterilmiştir. Araştırmalarımızda bugün bir çok özelliklerini koruyan Ombudsman kurumunun Osman lı ‘ da bir sivil toplum kuruluşu olan Ahilikten esinlendiği konusunda elimize bir çok kanıt geçmiştir. Osmanlı devlet yapısında yukarıda sayı l an kurumlardan Ahilik dışındakiler res mi ve yarı resmi kurumlar olup devletin memurlarıdır. Kaldı ki Kadı, hukuk işlerine bakan idari mahkeme konumundadır. Kadıasker bölge çapında aynı görevi yapmaktadır. Muhtesip ise günümüzdeki zabıta teşkilatını andırır. Şeyhülislam da dini konularda fetva verir. Görüldüğü gibi örnek gösterilen tüm kurumlar devlet ile vatandaş arasında arabuluculuktan ziyade, devletin haklarını korumakla görevli, ona bağımlı kurumlardır. Ahilik ise bağı msız bir kurum olup devlet ile halk arasında veya halkın kendi aralarında çıkan sorunların çözümünde arabuluculuk yapmaktadır. Bu durum tarihi kayıtlarda açıkça ifade edilmektedir. Ahi başkanları bilgili , yansız, bağımsız kişiler olup demokratik usulle seçil mekted i rle r. Kararlarında hukuka ve hakkaniyet kaidelerine uyan, yerindelik denetimi yapan taraf tutmayan kişilerdir. Bireyler arasında çıkan her türlü sorunlara çözüm getirmektedir.Ahi başkanları kadıya intikal eden davanın sonucunun hakkaniyete uymaması durumunda kendi gürüşüyle birlikte en üst makama başvuruda bulunur.
Nitekim tarihi kayıtlarda Ahi liderine halkın vek ili, hakem, arabulucu gibi isimler verildiğini görmekteyiz. “Tarih-i Cevdet” in yazarı Ahmed Cevdet Paşa ( 1822- 1895) kitabında ve “Netayiçü’l Vukuat” adlı (Olayların Sonuçları) Osmanlı Devleti’nin siyasi olaylarından çok, bütün teşkilatını, kurumlarını konu eden tarih kitabında , ahi başkanları; arabulucu, hakem , halkın vekili isimleriyle anılmaktadır. Bu gün Fransa’da ombudsmana “arabul ucu” ( Mediateur)gibi, İtalya da Yurttaş Savunmanı, İspanya, Avusturya ve Romanya da “Halkın Avukatı” anlamına gelen sözcükler kullanılmaktadır. Dernek oluyor ki kayıtlarda yer alan bilgiler bile başlı başına bir kanıt sayılır.
Ayrıca Ombudsrnan ile ahi başkanının nitelik, görev, yetki ve seçimindeki usu lle r, bir çok bakımdan bir birine benzediği görülmektedir. Şöyle ki tarihi belgeler incelendiğinde ahi başkanının görev ve işlevi şu noktalarda Ombudsrnanla birleşmektedir. Bunlar:
Vatandaşların şi kayetle rini yetkili makamlara ulaştırmada kolaylık sağlanması,
Ahilik kurumunca öne rilen kaidelerin hukuk sistemine dönüşmesi, böylece davaların çözümünün kolaylaştırılması
Şikayetlerin aracısız iletilmesi – Rüşvet,dolandırıcılık,adarn kayırrna,her türlü haksız tutuma karşı vatandaşın hakkının korunması
Din dil ve mezhep farkı gözetmeksizin herkes e eşit davranılması gibi konulardır.
Kısaca değindiğimiz bu tespitler gösteriyor ki Ombudsmanlık kurumu ahilikten esinlenerek kurulmuştur. Bu seminerin Ahiliğin geliştiği tarihi bölgede yer alan Ne vşe hi r’ de düzenlenmesine ayrı bir değer ve rmekte yiz . Doğu ve Batı kültürünün ortak bir ürünü olarak günümüze gelişerek gelen Ombudsmanlık özünde ahlak, adalet ve eşitliği barındırmaktadır. Bu nedenle bahis edilen kurum küreselleşen dünyamızda demokrasinin gelişmesinde,insan haklarına saygıda, hukuk sisteminin kurulmasında, en önemli basamaktır.
Galip Demir
Ahi Kültürünü Araştırma ve Eğitim Vakfı Genel Başkanı
Yazının tamamını aşağıdaki pdf belgeden okuyabilirsiniz: